25 Mart 2010 Perşembe

ÖZLENEN DOSTLUKLAR

ÖZLENEN DOSTLUKLAR




Henüz daha yedi yaşında bir bayram sabahında, alaca karanlıkta annemin bana giydirdiği basma elbisem ve ayağımdaki tahta takunyalar nasıl da güzeldi. Sarı saçlarıma taktığı kırmızı tokalar ile sanki saatlerce uyku uyumuşum gibi bayram coşkusundan uykuyu unutup, nasıl da rahmetlik babamın bayram namazından gelmesini beklerdim. Daha sonra kahvaltı, bayramlaşmalar, el öpmeler, bayram harçlığımla mahalle bakkalına koşup aldığım sakız ve gazozlar nasılda güzeldi.

Evimize gelen misafirler o kadar çok olurdu ki, bayram gezmesine fırsat bulamazdık. Ama gece geç vakitte olsa ne yapar yapar çat kapı giderdik. Eskiden öyle gidilecek yere telefonla gelebilir miyim diye izin almak yoktu nasılda güzeldi.

Aradan yıllar geçti şimdi ben çocukluğumu ve eski dostlukları özlüyorum. Neden mi?

Ne yazık ki artık insanlar birbirine dostmuş gibi davranıyorlar ama değiller. Her yerde her ortamda sahte sevgiler, sahte tebessümler, sahte samimiyetler her şey ama her şey sahte, sahte. Herkeste ve her yerde çıkar dostlukları var. Buda benim içimi, çok acıtıyor çok.

Gerçek dostlukları yakalamak çok zor değil. Yeter ki yüreğimizde sevgi tohumlarından bir kaç tanecik olsun. Yeter ki çevremizdeki canlı ve cansız varlıklara sevgi ile bakalım. Her zaman içimizde bahar sevinci olsun, etrafa hazan dolu gözlerle bakmayalım. Mümkün olduğu kadar çevremize pozitif enerji vermeye çalışıp her şeye pozitif yaklaşalım. Aksi halde dünyaya ve çevreye negatif gözle bakar, her şeye negatif yaklaşırsak işte o zaman yalnız kaldınız demektir. O zaman

hiç dostum yok demeyiniz, ne ekerseniz onu biçersiniz.

Gerçek dostluğu yakalamak tamamen kendi elimizde. Yüreğimizde her zaman pembe güllerin açmasını istiyorsak dostumuzu düşmanımızı iyi kavramalıyız. Dost dediğimiz insana acaba güven veriyor muyuz? Dost dediğimiz insanın iyi ve kötü günlerinde yanında oluyor muyuz? Acısını ve sevincini yürekten

paylaşabiliyor muyuz? Yoksa onun yanında paylaşıyor gibi yapıp arkamızı döndüğümüzde unutuyor muyuz? Dostumuzun bize ihtiyacı olduğu her zaman onun yanında oluyor muyuz? Ya da bu duygu ve güveni ona

verebildik mi? Asla ve asla karşılıksız ona her konuda destek oluyor muyuz?

Bu tür sorgulamaları kendimize hiç sorduk mu? Dostlukları özlemeden önce ilkönce kendimizi sorgulamalıyız.

Komşunun komşuya dahi naz ile selam verdiği bir süreç yaşıyoruz. NEDEN? Çocuklarımız ve torunlarımız sevgiyi yudum yudum içemiyorlar, o zaman onlarda kendi kuşaklarına dostluğu ve sevgiyi tam olarak kavramazlar ise nasıl tanıtacaklar? Nasıl özümseyerek anlatacaklar. Ne yazık hemde çok yazık. Artık anne

ve babaya olan sevgiler bile menfaat üzerine değişiyor. Çocuğunun dediğini yapmayan anne ve babaya evlat karşı çıkıp incitiyor. Ne kadar yaralayıcı değil mi? Oysa sevgi ve saygı hep çıkarcılık olmamalı.

Ne mutlu gerçek dostu olana. Ne mutlu gerçek dostlukları yakalayıp, sonsuza kadar yaşatana.

Bence bu güzel dostlukları yakalamak o kadar zor değil. Yeter ki dost diyerek el ele tutuştuğumuz kişi ile her şeyimizi paylaşalım. Ona sonsuz güven verip sadık bir dost olalım. Asla karşılık gözetmeden acı ve kederli gününde, tatlı ve sevinçli gününde hep yanında olalım. Onunla ağlayıp, onunla gülelim. Fedakâr ve özverili olup her konuda onunla yardımlaşalım, her şeyini paylaşalım. Onu çok ama çok iyi dinleyip sağlıklı empati kuralım. Dertlerini dinleyip, elimizden gelen dermanı esirgemeyelim.

Hayat o kadar kısa ki henüz geç kalmış değiliz. Çevremizde dost olup dostça yaklaşabileceğimiz kişileri özenle kavramayı, o insanın yüreğindeki sevgiyi iyi algılamayı bilirsek, eğer yapmış olduğumuz bazı davranış sınavlarından başarı ile geçtiğini görürsek kalıcı dostluklar neden olmasın.

Yüreğinizde dostluk kavramının bitmediği, gülen yüzlerinizin solmadığı bir yaşam dileklerimle

Bu dostluk haftasında dostça kalıp, huzur ve barış içinde dostça yaşayınız.

Selamlar, Sevgiler ve Saygılarımla.



SABİHA SERİN

Araştırmacı Yazar Şair

SİVAS

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder